20 Ocak 2014 Pazartesi

YİĞİDİN ALIN TERİ (Şiir - Cemal Safi)

YİĞİDİN ALIN TERİ

Her ay yeni bir paye şekere de una da,

Dokunulmaz olacak suya da sabuna da.
Kimi fazla göbeği atarken saunada,
Kimi canlı cenaze, bir kemik bir de deri!
Karnını doyurmuyor yiğidin alın teri! ..

Vergiye mecbur eden tanısaydı insafı,
Bu kadar ezer miydi, üzer miydi esnafı?
Baykuşun şenlik sesi çınlatıyor etrafı,
Gelirine beş basar maaşlının gideri!
Karnını doyurmuyor yiğidin alın teri! ..

Ekonomi atının jokeyi bile piyon,
Gemi azıya almış koşuyor enflasyon!
Kiminde yamalı don, kiminde Paris losyon,
Hangi çağda yaşanmış bu tezattan beteri?
Karnını doyurmuyor yiğidin alın teri! ..

Ya nüfus patlaması! Öyle dev bir alev ki!
Yangını körüklüyor fukaranın tek zevki!
Uykudan aziz gelir ne mukaddes görev ki!
O kadar kaldıramaz yüz gramlık halteri!
Karnını doyurmuyor yiğidin alın teri! ..

Vatanın imdadına koşarken çingenesi,
Kanını sömürmekte binlerce kıç kenesi!
Kınamaktan yoruldu Cemal’in saf çenesi,
Bu kadar kara mıydı Türkiye’min kaderi...
Karnını doyurmuyor yiğidin alın teri! ..

Cemal Safi 


16 Ocak 2014 Perşembe

ATATÜRK'TEN BİR SÖZ

ATATÜRK’TEN BİR SÖZ


"Muhterem Milletim'e şunu tavsiye ederim ki;

sinesinde yetiştirerek başına taç ettiği adamların

kanındaki ve vicdanındaki cevheri asliyi

çok iyi tahlil etmek dikkatinden,

bir an tevakki etmesinler..."


(Gazi Mustafa Kemal Atatürk)

10 Ocak 2014 Cuma

HUKUKÇULARIN GÖREVİ

HUKUKÇULARIN GÖREVİ

Hukukçuların birincil görevi,
tüm çağdaş nitelikleriyle
hukuk devletini gerçekleştirmek,
hukukun üstünlüğü ilkesini
yaşama yaşama
geçirtmektir. 

Yekta Güngör Özden
(Anayasa Mahkemesi E.Başkanı)

8 Ocak 2014 Çarşamba

NASİHATNAME (Şiir - Karacaoğlan)

NASİHATNAME

Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan, gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Anı yad ellere açıcı olma

Mecliste ârif ol kelâmı dinle
El iki söylerse, sen birin söyle
Elden geldikçe sen iyilik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma

Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asilzadelerden hiç kemlik gelmez
Sen iyilik et de o zayi olmaz
Darılıp da başa kakıcı olma

El âriftir yoklar senin bendini
Dağıtırlar tuzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Kat’i yükseklerden uçucu olma

Muradın nasihat bunda söylemek
Size layık olan onu dinlemek
Sev, seni seveni zayi etme emek
Sevenin sözünden geçici olma

Karac’oğlan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırur
Seni her mecliste hacil düşürür
Kötülerle konup göçücü olma

3 Ocak 2014 Cuma

GÜZİDE TARANOĞLU - Abdulkadir Güler ve Necdet Buluz yazdılar

BİR GÜZİDE TARANOĞLU VARDI
Necdet BULUZ

Gazeteci-Şair, sanatsever annemiz Güzide Taranoğlu’nu da kaybettik. Eşi Dr. Bilal Taranoğlu’nun ölümünden sonra “Ben, sadece yaşayan bir ölüyüm” diyen ve son nefesine kadar çok sevdiği şiirden, sanattan kopmayan Taranoğlu’nun kaybı, hiç kuşkusuz yeri doldurulamayacak bir boşluk da bırakacaktır. Lale Şairi Abdullah Satoğlu’nun deyimi ile “Çevremiz giderek boşalıyor.” Tanıdığımız, bildiğimiz, değerler, çınarlar birer birer gidiyor. Güzide Taranoğlu da Başkent Ankara’da sanat dünyasına damgasını vurmuş olan bu değerlerin son halkası oldu.
Taranoğlu ailesi, sanat, şiir, gazetecilik, dergicilik alanında çok aktifti. Ancak, bunun yanında örnek olan, takdir toplayan, büyük bir aşk, sevgi, duygusallığı da beraberinde taşımıştır. Bu aile ile tanışmamız 1960’lı yıllara dayanır. Bizim de örnek aldığımız Taranoğlu Ailesi’nin oğulları Şanser’i, çocuğumuz doğduğunda Şanser adını vererek bu aileyi her yönü ile nasıl örnek aldığımızın bir göstergesi olarak övünç kaynağımız olmuştur.
Aslında Taranoğlu Ailesi’ni anlatmak kitaplara sığmayacak kadar deryadır. Evlerini her zaman, sanata, sanatçıya, gazetecilere, sevdiklerine, dostlarına sonuna kadar açan bu aile, bir Osmanlı geleneği olan Konak’lardaki Türk Sanat Musikisini de hayatları boyunca hep canlı tutmuşlardır.
Güzide Taranoğlu, her yıl doğum gününde, Ankara Radyosu’nun ses ve saz üstatlarını, sanatsever dostları ile evlerinde düzenlenen gecede birleştirip, muhteşem düzeyde Türk Sanat Müziği ile ağırlayarak Başkent Ankara’da yıllardır bir ilke imza atmıştır. Bizim de hiç aksatmadan katıldığımız bu gecelerde çok sayıda sanatçı ile tanışma ve müziği meşk etme fırsatlarımız olmuştur. Bu muhteşem ve unutulmaz doğum günü ve Türk Sanat Müziği geceleri Bilal Taranoğlu’nun ölümü ile noktalanmıştı. “Ömrüm var oldukça bu doğum günlerini böylesine kutlayacağım” diyen Güzide annemiz, ne acıdır ki, eşinin ölümü ile buraya da nokta koymuştur. “Bilal’siz böyle bir şeyi düşünemem” diyerek eşsiz geçecek bir doğum gününü kendisine yakıştıramamıştır.
Düşünebiliyor musunuz, TRT’nin en seçkin, en usta sazları, seslerini bir araya getirmek kolay mı? Koşarak, severek, keyif alarak Güzide Taranoğlu’nun doğum gününü şenlendirmişlerdir. Programı olanlar, program bitiminde gelerek bu güzel günü zenginleştirmişlerdir.
Bu gecelerin bir başka özelliği de, katılan şairlerin yeni şiirlerini okumaları, yeni bestelenen şarkıların seslendirilmesi olarak hafızlardan silinmeyecek izler bırakmış olmasıdır. Güzide Taranoğlu’nun çok sevdiği eşi Dr. Bilal Taranoğlu için yazdığı “ Tadı Yok sensiz geçen ne baharın ne yazın” şiirinin bestelenmiş şeklindeki şarkısının da ilk kez sanatçılarca bu gecede seslendirilmiş olmadır. Nice yeni besteleri, nice yeni yetişen ve sonradan yıldız olan sanatçıları bu gecelerde tanıdık.
Güzide Taranoğlu, aynı zamanda bestekârlar için adeta bir güfte hazinesiydi. Birçok şiirin bestelendi, dillerden düşmedi. Eşi Dr. Bilal Taranoğlu’na olan aşkı ve düşkünlüğü, yazdığı aşk şiirlerine de yansımıştır.
“Gülpınar Dergisi” yıllarca yayınlandı. Dr. Bilal Taranoğlu, bu derginin matbaaya gidişinden, basımına, dağıtımına ve finansına kadar yılmadan usanmadan koşturdu. Güzide Taranoğlu, birçok genç şaire Gülpınar’da kapılarını açtı, onları kucaklamayı ve sanata kazandırmayı son nefesine kadar sürdürdü. Böylesine bir sanat tutkunuydu.
Güzide Taranoğlu, Başkent’teki bütün sanatçı dostlarını ayda en az bir gün evinde toplayarak, şiir, sanat günleri de düzenler, dostların kopmamasına, iletişim halinde olmalarına özen gösterirdi. Ankara dışından bile bu toplantılara çok sanatçının katıldığını anımsıyoruz. Her biri unutulmayacak izler bırakan bu toplantılarda çok değerli sanatçılar tanıdık, birlikte olduk, sohbetlere katılıp, şiirler dinledik.
Dr. Bilal Taranoğlu, beyefendiliği, mütevazi duruşu ile tam bir sevgi adamıydı. Uzun yıllar Sağlık Bakanlığı’nda Teftiş Kurulu Başkanlığı, TBMM’de Ordu Milletvekilliği yaptı. Evine gelen konuklara dağıttığı gülücükler, kendi eli ile yaptığı ikramlarla sanat dünyasında da ayrı bir yer edinmesini sağlamıştı. Özetle Taranoğullarını birbirinden ayrı düşünmenin mümkün olmadığını söylemeliyiz.
Çok yönlü bir sanatçı ve sanatsever olarak hepimizde çok ayrı bir iz bırakan Güzide Taranoğlu, çok yakın aile dostumuz ve ikinci annemizdi. Bizi de hep “Hepiniz benim ayrı evlatlarımızsınız” diyerek bağrına basmıştır.
Şunu hep gözlemlemişizdir:
Güzide Taranoğlu, büyük aşkı, evinin direği, yastık arkadaşı Dr. Bilal Taranoğlu’nun ölümü ile hayattaydı ama kendi deyimi ile de bir “yaşayan ölü” idi. Oğlu Şanser Taranoğlu, bizi arayıp, ölüm haberini verdiğinde de bu gerçeği şu sözlerle dile getirmişti:
“Annemi yaşatmaya çok gayret ettik. Ama o “Bir an önce öleyim, Bilal’imin yanına gideyim, ona kavuşayım” diyerek yaşamayı değil ölümü istedi, ölüme koştu. “
Rahmetli Şair Ahmet Tufan Şentürk, Güzide Taranoğlu için “Toprak Ana”derdi ve bu adla da bir şiiri vardı. “Toprak Ana” Güzide Annemize rahmet diliyoruz. Biz de bir annemizi yitirdik. Mekânın cennet olsun. Çok istediği, hayal ettiği Dr. Bilal Taranoğlu ile de kavuşup, buluşsun.
Güzide anacığım be, bundan sonra da sanırız bizler için, seni tanıyıp sevenler için “Tadı yok sensiz geçen ne baharın ne yazın” olacak. Nur içinde yat.
***
(Dostumuz A.Güler'in çok önce yazdığı bir yazı)
Güzide Taranoğlu'nun vefası
Abdülkadir Güler
Güzide Gülpınar Taranoğlu, sanat ve kültür dünyamızda tanınmış kadın şairlerimizdendir. Bu güne değin Türk edebiyatına 20’ye yakın kitap kazandırmış; sosyal ve toplumsal derneklerde hem kurucu ve hem de başkan olarak görev yapmış bir Türk kadınıdır. Çevresindeki insanlara, maddi ve manevi açıdan çeşitli yardımlarda bulunan örnek bir Anadolu kadınıdır. Ayrıca Türk sanatına, Türk kültürüne aşina, şiirleri şarkı sözü olmuş ve bu açıdan birçok ödül de almıştır.
Sırası gelmişken onunla ilgili bir anımı buraya aktarmak istiyorum. 1969–1972 yılları arasında Mardin ili, Kızıltepe İlçesi’nin Uluköyü’nde yani eski adıyla Üzeyir Köyü'nde İlkokul öğretmeni olarak görev yapıyordum. O yıllarda çiçeği burnunda heyecan dolu bir köy öğretmeni idim. Güzide Gülpınar Taranoğlu, o yıllarda Ankara’da sanat ve kültür etkinlikleri hazırlıyordu. Yanılmıyorsam TASVİR ve Yeni TANIN Gazetelerinde sanat, kültür içerikli yazılar izliyor, benim de o yıllar da yazılarıma bu gazetelerde yer veriyordu. Sözü uzatmak istemiyorum. Daha sonra Kızıltepe / Uluköy’den yazdığım bir mektup üzerine Güzide Gülpınar Tardanoğlu okulumuzu” Kardeş Köy”okulu olarak seçmişti. Okulumuza kitap, kırtasiye gibi birçok katkılarda bulunmuştu. O günlerde Ankara’da yayınlanan Başkent gazetesi’nde (14 Ekim 1972) tarihli gazetede öğrencilerimizin fotoğraflarıyla bir manşetle yer almıştı. Ne denli güzeldi o günler, bir daha o güzelim günlere kavuşmak olası değildir.. Hepsi tatlı ve unutulmaz anılarda kaldı. Hatta hiç unutmam “KARDEŞ KÖYÜM ULUKÖY’ diye bir de şiir yazmıştı Güzide Taranoğlu annemiz.. İşte o tarihten bu yana Güzide Tanranoğlu ile Ana- evlat bağlamında dostluğumuz devam ediyor. Ben onu manevi annem olarak tanıyor ve onunla gurur duyuyorum.
Güzide Taranoğlu’nun yayımlanmış eserleri: Merhaba Dostum, Mutlu Acı, Toz pembe, İnsanlar Mutlu Yaşasın, Ve Mutluluk Çiçek Açar, Diyorum ki, Aşk Yıllara Yenilmez, Can Parçamız Çocuklar, Selamlarım, Şiiristanda Hecelerin Dili, Bir Dalda Bin Çiçek, Aşk-Şiir-Hayat, Sevgi, Yağmur, Aşk Güneş ve Şimdi sizlere tanıtmaya çalıştığım” BU KİTAP ONUN İÇİN” adlı eserlerin sahibidir. Ayrıca araştırmacı- Şair ve yazar Mustafa Ceylan Tarafından büyük boyda devasa bir eseri olan TOPRAK ANA GÜZİDE TARANOĞLU (Hayatı ve Eserleri) bir koca kitapta toplamış ve dostlarına, edebiyat çevrelerine armağan etmiştir. Daha bitmedi.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, sanatımıza, kültürümüze değer veren dört dörtlük bir Türk kadınıdır. Mayıs 1976’dan bu yana değerli hayat arkadaşı Ordu eski Milletvekili Dr. Bilal Taranoğlu’nun vefatına kadar (19 Nisan 2005) GÜLPINAR Aylık Fikir, Sanat, Edebiyat ve Şiir Dergisi’ni kendi kıt imkanlarıyla çıkarıyor ve her ay hiç aksatılmadan sanat ve kültür çevrelerine gönderiyordu. Bu dergide yaklaşık otuz yıl boyunca usta, kalfa ve çırak yanyana şiir ve yazılarıyla Türk edebiyatına, Türk kültürüne hizmet veriyorlardı. Ben de güzelim derginin yazı ailesi içinde yer almıştım. Değerli Eşi Sayın Dr. Bilal Taranoğlu ( Ordu Eski Milletvekili)'nin vefatından sonra en son çıkan bir ÖZEL sayıdan sonra kapanmak zorun kaldı. GÜLPINAR’ın kapanması Türk edebiyatı için elbette ki bir kayıptır. Çeyrek asırdan fazla Türk edebiyatına hizmet veren Gülpınar’ın kapanması hep Güzide Taranoğlu’nu ve hem de sanatçı dostlarını elbette üzmüştü. Ancak Güzide Taranoğlu’nun da eşinin kaybından sonra “ artık takatım, gücüm, kalmadı” diyerek GÜLPINAR'ı kapatmak zorunda kaldı.
Manevi Annem Güzide Taranoğlu’nun bu yeni yapıtı (BU KİTAP ONUN İÇİN), değerli hayat arkadaşı Dr. Bilal Taranoğlu’nun vefatından, sonra kaleme aldığı şiirlerinin yer aldığı bir kitapta toplamıştır. Kitap tertemiz bir baskı, özenle hazırlanan bir tasarımla gün ışığına çıkarılmıştır. Bu yapıt 92 sayfadan oluşuyor. Ankara’da Aydın Matbaacılık ve Tanıtım Hizmetleri yayınları arasında günışığına çıkmıştır. Kitabın ön kapağında Sayın Dr.Bilal Taranoğlu’nun bir fotoğraf ve arka sayfasında eşi Güzide Taranoğlu ile birlikte çektikleri bir ( hatıra ) resimlerini görüyoruz. Yine kitapta Güzide Taranoğlu’nun kaleminden çıkan 80 şiirini okuyoruz. Şiirler sıcak, yalın, sade, duru, akıcı bir Türkçe ile kaleme alınmıştır. Yine kitabın son sayfalarında Güzide Taranoğlu ve eşi Dr.Bilal Taranoğlu ile ilgili fotoğraf albümünden geçmişten günümüze yansıyan fotoğraflarla zenginleştirilmiştir.
Kitabın giriş bölümü “Sevgili Dost Canlarım”, diye başlayan yazısında Güzide Taranoğlu şunları yazıyor" Kalbi kırık, yaralı ve üzgün. Hüzün dolu yazılar. Bir iki cümle yi sizinle de paylaşmak istiyorum: Hepinizin bildiği gibi Ulu Tanrı’nın acımasızca yüklediği büyük ve onulmaz acılarımla çaresizlik içinde ömrümü sürdürmekteyim.
Kendimi boş kovan gibi hissediyorum. Fakat madem ki henüz hayattayım çevremi ezmeden, üzmeden, kimseye gereksiz yük olmadan yaşamlarının çarelerine bakmam şart. Gerek sayın doktorumun, gerekse sevgili dostlarımın tavsiyeleri ve tesellileri ile kendimi zorlayarak da olsa elime kalem almaya çaba ettim. Beni oyalayacağı ve en iyi ilaç olacağı tavsiyeleri ile bir şeyler yazmaya başladım.
Elbette ki en önce ve en önemli olarak sevgilimi dile getirmem gerekliydi benim için. İşte ben de öyle yapmaya çaba gösterdim. Elbette ki bu satırlar o yüce aşkımızı, ne de ondan sonraki onulmaz büyük acımı anlatmaya yetmez “ diyor Güzide Taranoğlu. Acıları elbette ki büyüktür, ancak ölümle ölünmez, hayat devam edecektir. Üzülmenin, yanmanın, yalvarıp yakarmanın ne faydası olabilir ki. Ünlü Şair Cahit Sıtkı’nın dediği gibi:
Neylersin ölüm herkesin başında
Uyudun uyanmadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında
“Otuz Beş Yaş” adlı şiirinden alıntı yaparak sizlere sundum. Tarancı’yı da bu arada rahmetle anmak istiyorum. Sevgili annemiz Güzide Gülpınar bu kitabında değerli hayat arkadaşı Dr.Bilal Taranoğlu için kaleme aldığı şiirlerin birinde “Sevgili Can Dostlarım” diye başlarken şunları acı ve hüzün dolu bir tabloda şunları yazıyor:
Sanmayın ki bu kitap hayatımda aşama
Maksadım anlatmaktır, neler geldi başıma,
“Izdıraplar dostlarla paylaşınca azalır”
Dostlar ilgileriyle dostun zehrini alır.
Uzun yıllar birlikte mutlu olarak yaşadılar. Evlat ve torun sahibi oldular. Binlerce dost ve arkadaş edindiler. Acıları, özlemleri, mutlu anları birlikte bir ocakta dost ve yakınlarıyla paylaştılar. Denilebilir ki hiçbir kimseye muhtaç olmadan, hiçbir kimseye yük olmadan hayatı güzel ve birlikte yaşamayı bildiler. İşte Güzide Taranoğlu "Ne Hoş Yaşardık" başlıklı şiirinde şunları acı bir pencereden bizlere sergilemeye çaba gösteriyor:
Beraber gülerdik, beraber ağlar
Ne güzel günlerdi, ne güzel çağlar
Mutluluk bizleri hayata bağlar
Bir ömür göz göze ne hoş yaşardık.

Kederi ömüre katık etmezdik
Yolumuz neşeydi peşinde gezdik
Hırçınlık, hainlik asla bilmezdik
Bir ömür diz dize ne hoş yaşardık.
Güzide Gülpınar Taranoğlu, bir vefa borcu olarak sevgili eşi Dr.Bilal Taranoğlu’nun vefatı ardından üzgünde olsa da yanıp tutuşsa da yine dimdik durmayı başarmış, ona ait olan kutsal duygularını şiirle ifade etmeye çalışmıştır. İyi de etmiştir. Kitabın başında şu cümleyi okuyoruz: Bu kitap para ile satılmaz, Dostlara armağandır. Bana da 10 adet göndermişlerdir. Bende bunları kitabının değerini bilenlere TARANOĞLU ailesi adına armağan ettim. Güzide Taranoğlu annemize bir daha Tanrı’dan sabırlar diliyoruz, metanetli olmasını, dik durmasını istiyoruz. Elbette ölüm acıdır, ancak sabırlı olmak zorundayız. Değerli gönül adamı Ordu Eski Milletvekilimiz, vefalı dost, güzel insan Dr.Bilal Taranoğlu’nun aramızdan ayrılışının birinci yılında Allah’tan rahmet diliyoruz. Annemiz Güzide Taranoğlu’na da baş sağlığı ve sabır diliyor, hürmetle ellerinden öpüyoruz. Ne desek para etmez, çünkü ölümlü bir dünyada yaşıyoruz. Baki kalan bu kubbede hoş bir seda bıraktı. Ordu Eski Milletvekili bir İstanbul efendisi idi.
Sayın Dr. Bilal Taranoğlu giderken acı ve üzüntüleriyle birlikte, gönüllerde derin izler bıraktı. İz bırakanlar arasında yerini aldı, her zaman rahmetle ve saygıyla anılacaktır. O bir İstanbul efendisi idi. Nur içinde yatsın Dr. Bilal Taranoğlu…

KLAVUZ Yangın Söndürme